Hocam, siz bilmezsiniz: Tengri biz menen!

- Ne yapıyorsun öyle?
- Hocam, siz bilmezsiniz, dedi biraz üzüntülü bir biçimde. Hocalarının böylesi bir nenden çavsız oluşuna içten içe üzülüyor olmalıydı. Çaktırmadan bilmemezliğe vurdum kendimi.
- Ne o, garip harflerle bir şey yazıyorsun. Anlamı ne?
- Hocam, burada Tengri biz menen yazıyor.
- Bu dört harfte o kadar uzun şey mi yazıyor?
- Evet. Bu harflerin anlamı böyle. 

- O ne demek? 
- Yani hocam, Allah bizimle demek.

Sonra kalemini alıp damgalarla Samet'in adını yazdım. Gülerek konuşmaya başladı:

- Hocam, hayal gücünüze hayran kaldım. İki dakkada kafanızdan nasıl da uydurdunuz.
- Sen bunu nereden öğrendin?
- Bir arkadaşım internetten öğrenmiş, dersleri varmış ama ben bakamadım. Bana da o öğretti biraz.
- Güzel, aferin ikinize de.
- Hocam, bu daha hiç bir şey. Telefonu açabilir miyim? Bir şey göstereceğim.
- Peki, aç bakalım. 


Derken, şuan gördüğünüz fotoğrafı açtı. Duvara işlemiş.


Böyle böyle sokağa taşımış olmanın, bu işte bir biçimde katkımın olduğunu bilmek, üstelik buna tanık olmak çok güzel bir duygu. Böylesi öykülerin arttığına denk gelmek, bu işe gönül veren arkadaşlarımdan işitmek paha biçilemez bir durumdur.

Hiç yorum yok: